Create Your Custom Message


www.alnumel.com

 
akanselim bilgi dolu seyahat
Katogoriler  
  Ana Sayfa
  Giriş
  FORUM
  babam Naim Akan
  yılbası
  bilgi siteleri
  matematik ve haberler
  atatürk
  savaşlar
  arabalar vb.
  bilgiler
  Ziyaretşi defteri
  MAKİNELER
  bletchley park
  MATEMATİK VE SAYI BİLGİLERİ
  osmanlı padişahları
  sözler
  bilmeceler
  belirli gün ve haftalar
  BURÇ ÖZELLİKLERİ
  DELİLLER
  DEYİMLER
  FIKRALAR
  FUTBOL
  Anketler
  UYDU HARİTASI
  İletişim
  HABERLER
  sayaç
  katılmak isteyenler
  ifadeler
  siteler
  ŞARKILAR
  TEKERLEMELER
  UZAY
  29 ekim çağlayan mitingi
  Afyonkarahisar milletvekilleri
  oyunlar
  blowish
  BÜYÜK İSKENDER
  cumhuriyetin yılları
  çocuk hakları
  ÇOCUK MASALLARI
  çocuk oyunları
  İZMİRİN TARİHİ
  kongreler vb:
  MALTA SÜRGÜNLERİ
  NİNNİLER
  ORATORYO
  ÖNEMLİ BULUŞLAR
  savaşlar işgaller vb.
  türkiyedeki müzikoloji
  yeni istanbul
  100 temel eser listesi
  camiler
  çanakkale
  din ve allah
  FEN
  kronoloji ve tarihçe konuları:
  uzgazete kapsamı
  LİNKLER(sadece üyeler girebilir!)
  bedri selim hocaoğlu
  program yükle
  teknoloji resimlerim
  bilgisayar
  windows orijinal yapma ve search (googleda)
  mıcrosoft
  radyo
  MP3
  rüya tabirleri
  hava durumu
  şehirler arası km ölçer
  canlı maç sonuçları
  istanbuldaki kütüphaneler
  MEB'dan Onaylı 100 Temel Eser
  satranç pulları
  istanbuldaki sinemalar
  istanbul tiyatro
  istanbuldaki okullar
  hedef bilgi toplumu
  yıldız resimleri
  flash saatler
  hoşgeldiniz vb. sismli yazılar
  simli şiirlerler
  diğer..
  googlehostedservice
  saat kaç?
  miniaturk
  kavimler göçü
  dünyanın 7 harikası
  sanatçılar
  yeni barlarve kodları
  en büyük bina
  GÜNEŞ PANELLERİ
Copyright 2009
savaşlar

Angola Bağımsızlık Savaşı

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara

1961-1976 yılları arasında yapılmış bağımsızlık savaşları.

Portekiz'in şiddete dayalı diktatörü Salazar'ın ülkesinin Afrika'daki kolonileri kontrol etme konusunda vazgeçme gibi bir niyeti yoktu. Ancak olaylar tam tersi şekilde gerçekleşmişti. Şubat 1961'de Portekiz Batı Afrika'sındaki Marksist eğilimli Angola'nın Kurtuluşu İçin Halk Hareketi (MPLA) gurubu, başkent Luanda'daki baskıcı kolonistlere karşı bir ayaklanma başlattı. Yaklaşık bir ay sonra kuzey bilayetlerinde ılımlı Angola Halklar Birliği (UPA) tarafından yönetilen hükümet-karşıtı bir gerilla savaşı başladı. Asiler, acımasız bir şekilde bastırılmıştı ve tahminen 20.000 siyahi Afrikalı çatışmalar sırasında öldü. Ancak MPLA faaliyetlerin yönünü komşu ülke Zambiya'daki üslerinde gerilla seferleri düzenlediği ülkenin doğu kesmine doğru kaydırdığında, ayaklanma içten içe devam etti. 1966 yılında Batı yanlısı Sosyalist Angola Ulusal Kurtuluş Cephesi (FNLA) ve gerilla harekatlarını güney-merkez bölgesine yönlendirmiş olan ileri Batı Angola Topyekün Bağımsızlık Milli Birliği (UNITA) olmak üzere ikiye ayrıldı. Hükümet karşıtı gerillalar, faaliyetlerini pusular ve vurkaçlar ile sınırlı tutuyordu. Ancak gerillalar oldukça ısrarlıydılar ve büyük bir Portekiz gücünü de püskürtmüşlerdi. 1960'lı yıllarda Portekiz milli gelirinin yarısı bu savaşa yönlendirildi. Portekizli genç ordu mensupları sonunda zorlu çarpışmaların ardından, gerilemeye başladılar. Ayrıca bu kayıplardan huzursuz olan Portekiz ordusu 1974'te hükümeti devirdi ve Angola'dan çekilme kararı aldı.

 

Çekilmeden Sonra [değiştir]

Portekizler Kasım 1975'te kesin olarak geri çekildiklerinde ülkede iç savaş devam ediyordu. Bu iç savaşta UNITA ve FNLA, MLPA'ya karşı birbirlerini kışkırtmışlardı. MPLA hareketi Kübalı askerlerinin, Sovyet teknisyenlerinin ve Sovyet silahlarının MPLA'yı desteklemek amacıyla ülkeye girdiği başkenti ve limanı da elinde bulunduruyordu. Bu yardım, işleri yoluna sokmuştu. Güney Afrika'lı birlikler ve ABD'nin gönderdiği silahlar, UNITA ve FNLA'ya sunulmuş olsa da, MPLA sonunda yönetimde tek söz oldu. Angola bağımsız devletini ilan et.

Birinci Berberi Savaşı

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara

Kuzey Afrika'da bulunan Fas Sultanlığı;Cezayir,Tunus ve Trablusgarp(şimdiki Libya) Beylikleri ile Amerika Birleşik Devletleri arasında 19. y.y başlarında Kuzeybatı Afrika ve Akdeniz sahillerinde meydana gelen çatışmalardan ilkine Amerikan tarihinde First Barbary War (Birinci Berberi Savaşı) denmektedir.

Birinci Berberi Savaşı
Tarih 1801-1805
Bölge Kuzeybatı Afrika ve Akdeniz sahilleri
Sonuç Amerika Birleşik Devletleri'nin zaferi ve barış antlaşmasının imzalanması
Taraflar
Amerika Birleşik Devletleri Berberi Devletleri (Osmanlı Devleti'ne bağlı)
Kumandanlar
Richard Dale
Wiliam Eaton
Edward Preble
Hasan Bey
Murat Reis
Güçler
7 gemi
10 US denizaltı ve
denizcileri
Hristiyan paralı asker
Arab paralı asker
4000
Kayıplar
2 gemi tahrip oldu
2 denizci öldü
3 yaralı
Hristiyan ve Arab paralı askerleri
öldü ve yaralandı(kesin değil)
bilinmiyor

 

Arkaplan [değiştir]

18. y.y sonlarında Kuzey Afrika'da müstakil Fas Sultanlığı ile Osmanlı Devleti'ne bağlı bulunan ve Garp Ocakları da denilen Cezayir,Tunus ve Trablusgarp(Libya) berberi devletleri vardı.Garp Ocaklarının başında 1671 yılından beri,Osmanlılar tarafından Dayı ünvanı verilen ve ilk başlarda fazla bir güç ile yetkiye sahip olmayan kişiler bulunmaktaydı.Ama ilerliyen yıllarda Dayılar,Osmanlılar'ın gücünün azalması ve bunun yanı sıra bölgenin merkezden uzak bir konumda bulunması sebebiyle kendilerini bir nevi devlet başkanı gibi görmeye ve oldukça bağımsız hareket etmeye başladılar(özellikle 18. y.y da).

Bu eyaletler denize kıyıları bulunduğundan dolayı çok güçlü donanmalara sahiptiler ve genel olarak Akdeniz'de korsanlık(O zamanki korsanlık faaliyetleri bugün dilimizde kullanılan anlamından tamamen farklıdır) yaparak geçimlerini sağlıyorlardı.Bu dönemde,onların izni olmadan ve onlarla bir antlaşma yapmadan Akdeniz sularında dolaşmak pek mümkün değildi.Bunlardan en güçlüsü Cezayir olduğundan en güçlü Dayı da Cezayir dayısıydı.

II. Boer Savaşı

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara
Bu sayfanın Vikipedi standartlarına ulaşabilmesi için
düzenlenmesi gerekmektedir.
Bu madde Eylül 2007 tarihinden beri etiketli olarak durmaktadır.
II. Boer Savaşı
Tarih 1899 - 1902
Bölge Güney Afrika
Sonuç Vereeniging Barışı
Taraflar
•  Britanya İmparatorluğu •  Oranj Bağımsız Devleti

•  Güney Afrika Cumhuriyeti

Kumandanlar
Redvers Buller,
Herbert Kitchener,
Frederick Roberts
Paul Kruger
Louis Botha
Koos de la Rey
Martinus Theunis Steyn
Christiaan De Wet

II. Boer Savaşı, Boer Savaşı, Güney Afrika Savaşı, İngiliz-Boer Savaşı olarak da bilinir.İngiltere ile Güney Afrika Cumhuriyeti (Transvaal) ve Oranj Bağımsız Devleti adlı iki Boer (Afrikaner) cumhuriyeti arasındaki savaş (11 Ekim 1899-31 Mayıs 1902).Güney Afrika'ya yaklaşık yarım milyon kişilik askeri yığınak yapan İngiltere Boerleri yenilgiye uğratmıştır.II. Boer Savaşı, İngiltere'nin Napolyon Savaşları ile I. Dünya Savaşı arasında girdiği en büyük ve en pahalı savaştır.

Savaş, İngilizlerin Güney Afrika'daki garnizonlarını takviye etmeleri üzerine Boerlerin bir ültimatom vermesiyle başladı.Bunalıma, Güney Afrika cumhurbaşkanı Paul Kruger'in Witwatersrand maden bölgeleri'nde yaşayan uitlander'lere (çoğunluğunu İngilizlerin oluşturduğu, Felemenk asıllı olmayan yabancılar) siyasi haklarını vermeyi reddetmesi ve İngiliz Yüksek Komiseri Alfred Milner'la İngiltere Sömürgeler Bakanı Joseph Chamberlain'in bu uygulama karşısında saldırgan bir tutum benimsemeleri yol açtı.Savaşın bir başka temel nedeni, başta İngiliz para sistemi olmak üzere dünya para sisteminin gitgide altına daha bağımlı duruma geldiği bir sırada, Transvaal'daki dünyanın en büyük altın madeni işletmesinin İngilizlerin doğrudan denetimi dışında kalmasıydı.

Savaşın ilk aşamasında, Güney Afrika'daki İngilizler hazırlıksız ve askeri bakımdan zayıftı.Boer orduları bir yandan Transvaal'dan Natal üzerine, bir yandan da Oranj Bağımsız Devleti'nden Kap'ın kuzeyine doğru, iki cepheden saldırıya geçtiler.Bu arada Kap Kolonisi'nin kuzey kesimi İngilizlere karşı ayaklandı ve Boer kuvvetlerine katıldı.Boerler Kara Hafta sırasında (10-15 Aralık 1899) bir dizi önemli çarpışmada İngilizleri yenilgiye uğratıp Ladysmith, Mafeking ve Kimberley gibi önemli kentleri kuşattılar.Ama çok sayıda İngiliz takviye birliğinin Güney Afrika'ya ayak basmasının ardından savaşın gidişi Boerlerin aleyhine dönmeye başladı.Bununla birlikte Boerler, Ladysmith kuşatmasının kırılmasından önce Spion Kop Çarpışması'nda İngilizleri bir kez daha yenilgiye uğrattılar (Ocak 1900).

Savaşın ikinci aşamasında, Lord Kitchener ve Roberts 1 kontu Frederick Sleigh Roberts komutasındaki İngiliz birlikleri kuşatma altındaki kentleri kurtardılar, Boer ordularını yenilgiye uğratarak hızla demiryolu hatlarına doğru ilerlediler.İngilizlerin Şubat 1900'de Blomfontein'i, mayıs ve haziranda da Johannesburg'la Pretoria'yı işgal etmesi üzerine Cumhurbaşkanı Kruger Transvaal'dan ayrılarak Avrupa'ya gitti.Ama Kruger'in Güney Afrika'dan ayrılışıyla savaş sona ermedi ve 1900'ün sonlarında en şiddetli evresine girdi.Christiaan Rudolf de Wet ve Jacobus Hercules De la Rey gibi yetenekli komutanların önderliğindeki Boer komandoları 15 ay boyunca İngiliz askeri üslerine ve ulaşım hatlarına karşı saldırılar düzenlediler.İngilizler Transvaal'ın ve Orange Irmağı Kolonisi adıyla ilhak ettikleri Oranj Bağımsız Devleti'nin kırsal kesimlerinin denetimleri altına alamadılar.

Boer saldırılarını durdurabilmek için demiryollarının çevresine dikenli teller ördürerek hat boyunca gözetleme kuleleri inşa ettiren Kitchener bu önlemlerden sonuç alamayınca Boer yerleşimlerini yakıp yıkarak misillemeye geçti.Boerlerin ve Afrikalıların çiftlikleri ayrım gözetmeksizin yakılıp yıkıldı, kırsal kesimde yaşayan Boerler yakalanarak toplama kamplarına kapatıldı.Kamplarda tutulan Boer kadın ve çocuklarının yaşam koşulları uluslararası düzeyde büyük tepki uyandırdı.Kötü yönetilen ve sağlık koşullarına özen gösterilmeyen kamplarda 20 bini aşkın insan öldü.Ama bu sırada saldırılarını sürdüren Boer komandolarının çoğu Kap Kolonisi'nin içlerine kadar girmeyi başardı, General Jan Smuts komutasındaki birlikler Cape Town sınırları içinde 80 km kadar ilerledi.Bununla birlikte Kitchener'ın sert ve amansız yöntemleri karşısında kesin bir zafer kazanamadı. Boerler Mart 1901'de İngilizlerden barış talebinde bulundularsa da bu öneri sonuç vermedi. Sonunda, Mayıs 1902'deki Vereeniging Barışı'yla Boerler bağımsızlıklarını yitirdiler.

İngiliz-Zanzibar Savaşı

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara
Anglo-Zanzibar War

Bombardıman sonrası Sultan'ın haremi
Tarih: yerel saatle 09:00 - 09:45, 27 Ağustos, 1896
Yer: Zangibar
Sonuç: Birleşik Krallık galip
Taraflar
Birleşik Krallık Zangibar
Kuvvetler
Düzenli Zanzibar ordusundan 900 asker; bilinmeyen sayıda Kraliyet Donanması askeri; HMS Philomel; HMS Thrush; HMS Sparrow; HMS Racoon; HMS St George 2,800; HHS Glasgow
Kayıplar
Yaklaşık olarak 100 Yaklaşık olarak 500

İngiliz-Zanzibar Savaşı (Anglo-Zanzibar Savaşı) Birleşik Krallık ve Zanzibar arasında 27 Ağustos 1896 tarihinde olmuştur. 45 dakikalık bir süre ile kayıtlı dünya tarihinin en kısa süren savaşı rekoruna sahiptir.

Savaş İngiliz sömürge yönetimi ile istekli olarak beraber çalışmış olan Hamad bin Thuwaini'nin 25 Ağustos 1896'ta ölümünden sonra yeğeni Khalid bin Bargash'in askeri darbe ile gücü ele geçirmesiyle patlak vermiştir. İngilizlerin desteklediği başka bir aday Hamud bin Muhammed, daha kolay çalışabileceklerini düşündükleri bir adaydı. İngilizler Bargash'a tahttan çekilmesi için bir ultimatom verdiler. Bargash reddetti ve 2.800 kişilik bir ordu topladı ve Sultan'ın eski silahlı yatı HHS Glasgow limanda demir atmış olarak bekliyordu. Bargash'ın askerleri sarayı korumak için hazırlanırlarken, Kraliyet Donanması sarayın önüne limana beş savaş gemisi topladı (üç modern kruvazör, Edgar sınıfı korunmuş kruvazör HMS St George, Pearl sınıfı protected kruvazör HMS Philomel, Archer sınıfı kruvazör HMS Racoon, ve iki gambot HMS Thrush; HMS Sparrow). İngilizler ayrıca krala sadık olan düzenli Zanzibar ordusuna destek vermek için Kraliyet Deniz askerlerinide bölgeye getirmişti. Eski Kraliyet Donanması teğmeni General Lloyd Mathews komutasındaki iki müfrezede yaklaşık 900 asker bulunmaktadır.

Sultan'ın adada bulunan ABD elçisinin yardımıyla son dakikadaki barış isteme çabalarına rağmen, Kraliyet Donanması verilen ultimatomun ardından saraya 27 Ağustos 1896'da sabah 9'da ateş açmıştır. Glasgow kısa sürede batırılmıştır ve düşmekte olan saray ve artan ölü sayısı nedeniye Bargash hızlı bir şekilde Alman İmparatorluğu konsolosluğuna sığınak olması niyetiyle sığınmış ve geri çekilmiştir. Açılan ateş 45 dakika sonra sona ermiştir.

İngilizler Almanların eski sultanı ellerine vermelerini talep etmiştir, fakat 2 Ekim 1896'da deniz yoluyla kaçmıştır. 1916 yılında İngilizler tarafından yakalanana kadar Dar es Salaam'da sürgün hayatı yaşamıştır. Daha sonra Mombasa'da yaşamasına izin verilmiştir ve 1925 tarihinde burada ölmüştür.

Ayrıca bakınız [değiştir]

Kaynaklar [değiştir]

Dış bağlantılar [değiştir]

Gaugamela Savaşı

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara
Gaugamela Savaşı
Tarih 1 Ekim M.Ö. 331
Bölge Büyük olasılıkla Musul yakınlarında Tel Gomel adlı bölgede
Sonuç Makedonlar galip geldi.
Taraflar
Antik Makedonya Pers İmparatorluğu
Güçler
40,000 asker
7000 süvari
250,000 asker
3500 atlı savaş arabası
15 savaş fili
Kayıplar
4000 ölü ya da yaralı 120,000 e yakın. Geriye kalanı kaçtı

Gaugamela Savaşında (IPA: /ˌgɔgəˈmilə/), M.Ö. 331 yılında, Makedonlar ve Büyük İskender, Pers İmparatorluğu ve liderleri III. Darius'u yenilgiye uğrattı. Bu savaşa bazen Arbela Savaşı da denmektedir.

Bavyera Savaşı

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara

1503-1504 yılları arasında yapılmış feodal Alman beylerinin savaşı.

Savaşın Sebepleri [değiştir]

Wittelsbach ailesi mensubu Bavyera-Landshut baronu "Zengin" George'un ölümü, Bavyera'nın kontorlünü ele geçirmek isteyenler yüzünden üç yönlü bir savaşın başlamasına sebep olmuştu. Bavyera bir gurup dük arasında güç mücadelesine sahne olan, çekişmeli bir bölgeydi. Yasaya göre Landshut arazileri, ailenin başka bir kolunun mensubu olan, Baverya-Münih dükü Albert'e geçmeliydi. Ancak ailelerin arası açıktı ve oğlu olmayan George, topraklarını kızı ve damadına[1] miras olarak bırakmıştı. Ailenin Münih kesimi, yasal bir karara varılmasını talep etmişti. Bu karar sonunda Münih tarafının lehine olmuştu ancak söz konusu seçmen, karardan memnun kalmamış ve bir ordu kurmuştu.

Gelişme [değiştir]

Kutsal Roma imparatoru I. Maximilian yasal yönetim için (yasanın geçerli olması için) bölgeye kendi birliklerini gönderdi, bu birliklere Alman asilleri de takviye kuvvet olarak katıldılar. Çarpışmalar seyrek aralıklarla gerçekleştiler ve birbirleriyle yarışan varislerden biri, aniden ölünce, karşı taraf galip gelmiş oldu. Toprakların bir kısmı imparatora kaldı kalanlar seçmen Albert'e bırakıldı. Albert bundan sonra Birleşik Bavyera hayalini gerçekleştirme yolunda ilerledi.[2]

Notlar ve Referanslar [değiştir]

  1. ^ Damadı Palatine seçmeninin oğludur.
  2. ^ Savaş Sözlüğü, George Childs KOHN, sf:92

Fransa-Prusya Savaşı

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara
Bu sayfanın Vikipedi standartlarına ulaşabilmesi için
düzenlenmesi gerekmektedir.
Bu madde Haziran 2007 tarihinden beri etiketli olarak durmaktadır.
Bu maddenin tarafsızlığı konusunda şüpheler var.
Maddede taraflı olarak övme ya da yerme amacını taşıyan ve doğruluğu kanıtlanamayan kısımlar olduğu iddia edilmektedir! Ayrıntılar için tartışma sayfasına bakınız.


Fransa Prusya Savaşı Marx'a göre bu savaş bir komplodur. Bu savaş Bismark'ın Fransa elçisi ile kral arasındaki konuşmayı basın bildirisinde yayınlamasıyla ve Fransa'nın 19 Temmuz 1870'de Prusya'ya savaş ilan etmesiyle başlamıştır. 12 Temmuz'da Enternasyonal'in Parisli üyeleri tüm ülkelerin emekçilerine adlı bildirilerinde: Birkez daha Avrupa dengesi, ulusal onur bahanesiyle siyasal emelleri dünya barışını tehdit etmektedir. Halkların başına gelen felaketlerde yeni spekülasyon kaynağı bulanların savaş çığlıklarını, barış, iş ve özgürlük isteyen bizler protesto ediyoruz! Almanyadaki kardeşler! Bölünmemiz Ren'in iki kıyısında da despotizmin zaferi olacaktır. Fransız işçilerin sesi Almanya işçi sınıfından da destek buluyordu. Bu Paris Bildirisine Enternasyonal'in Berlin seksiyonu şöyle cevap veriyordu: Protestonuza bizlerde destek vermekteyiz. Ne top sesinin ne zaferin yada yenilginin bizleri, bütün ülkelerin işçilerinin ortak emeli için çalışmaktan vazgeçiremeyeceğini tüm benliğimizle söz veriyoruz. Fransa-Prusya savaşı: Tüm bu çağrılara rağmen savaşa engel olunamamış ve savaş başlamıştır. Askeri açıdan üstün olan Almanya kısa sürede Alsace ve Lorraine' ele geçirmeyi başardı. Cephede imparatorluk ordularının aldığı ard arda yenilgilerin sonucunda Fransız İmparatoru 2 Eylül 1870 'de Prusya'ya teslim olmak zorunda kaldı. Daha 2 gün geçmişti ki 4 Eylül'de boşalan imparator koltuğuna burjuvazi oturdu. Belediye Sarayında cumhuriyet ilan edildi ve Parisli milletvekillerinden oluşan burjuva hükümeti Ulusal Savunma Hükümetini kurdu. Hükümetin başına Adolphe Thiers geçti.İşçi sınıfının emektarları ise Bonapart zindanlarına mahkum edilmişlerdi. Silahsız işçi sınıfına karşı Prusya ordusu Paris'e doğru ilerliyordu. Ulusal Savunma Hükümeti ise Prusya'yla antlaşma yapmaya çabalıyordu. Ancak teslim olmak isteyen hükümete zıt olarak paris halkı teslimiyeti hazmedemiyordu. Paris'te açlık hat safhadaydı ve kuşatma süresince Paris halkı silahlandırılıyordu. Her ilçede işçi taburları ve güvenlik komiteleri kuruklmuş başlarına da bir merkez komite getirilmişti. 5 Ekim'de Ulusal Muhafız İşçi taburları, USH'den komün seçimlerinin yapılarak cumhuriyeti güçlendirici önlemlerin biran evvel alınmasını ve düşmana karşı top yekün savaşılması gerektiğini söylemişlerdi. Ancak hükümet bu önerileri geri çevirerek Ulusal Muhafız'ın protesto ve gösteri yapmalarını yasaklamıştır. Böylece Ulusal Muhafız'ın hükümet aleyhtarı yapacağı tüm çabalarının karşısına geçilmiş oldu.Paris'te bulunan tüm devrimci kulüplerle cumhuriyetçi gazateler kapatıldı. Hükümet sürekli antlaşma imzalayabilmenin yollarını aramaktaydı nitekim 28 Ocak'ta imzalanan Versailles Antlaşması ile Fransa teslim olmuştu ve koşullarda son derece ağır şartlar içeriyordu. 12.000'lik tümen haricindeki tüm ordu teslim olması, Prusyalıların pekçok kaleyi fethetmesi ve 15 gün içinde 200 milyonluk savaş tazminatının ödenmesi gerekmekteydi. Bu denli ağır şartlara boyun eyen teslimiyetçi hükümete karşı Fransız halkı çok büyük rahatsızlık duymaktaydılar. Ulusal Muhafız ise gizliden gizliye çabalarına devam ediyor ve faaliyetlerini sürdürüyordu. Paris halkından para toplanarak toplar alınde ve bu toplar Paris'in yüksek yerlerine yerleştirildi. Ulusal Muhafızlar kendi başlarına hükümetten bağımsız olarak Paris'i yönetmeye başladılar. Hükümet onlara karşı halkın dikkatli olmasını ve söylediklerine kulak asmamaları gerektiğine dair bildiriler dağıtmaya başladıysa da halk bunu dikkate almıyordu. Ulusal Muhafız taburu delegeleri, Federasyon tüzüğünü prusyalıların Paris'e girmelerinden 2 gün sonra kabul ettiler. 18 Mart gecesi Parislilerin toplarına el konulmasına dair emir çıkarıldı.Bunu haber alan Parisli kadınlar,çocuklar,tüm halk topyekün Montmartre tepesine gittiler. Bundan sonra 1848 haziranında katliamcı olarak bilinen Clement Thomas kurşuna dizildi. Askerlerle Paris halkı arasında sıcak temaslar oluşmaya başlamış askerler bunun üzerine ateş emrine uymayı reddetmete başlamışlar. Thiers Paristeki askerlerini geri çekerek Versailles'e sığındı. 18 Mart sabahında, Paris'te herkes Vive la Commune yani (Yaşasın Komün) diye bağırıyordu.İşçi sınıfı yönetime el koyarak işçi sınıfının Kızıl Bayrağını Paris semalarında dalgalandırmaya başladılar. Ulusal Muhafız Merkez Komutesi 19 Mart'ta Belediye Sarayında toplanarak olabildiğince kısa bir süre zarfında seçimin yapılmasına karar verdiler. Sıkıyönetimi kaldırdılar,tüm siyasi tutuklular özgürlüklerine kavuşturuldu. 23 Mart'ta Merkez Komite programını gösteren bir bildiri dağıtarak bu bildiride; yeni bir düzen kurarak sınıf farklılığını ortadan kaldırarak eşitliği sağlayan yeni temeller üzerine yeniden örgütlenmenin elzem olduğunu bildiriyorlardı. Böylece Kapitalist karı ortadan kaldırıp ticaretin, kredinin, ortaklığın örgütlenmesi; herkes için parasız, laik, eşit şartlarda eğitim; basın özgürlüğü özgürce toplantı yapabilmek,dernek kurmak; polis ve ordunun komünal düzeyde yapılanmasını öngören şartlar ileri sürülüyordu. Komün;geleneksel toplum ve yönetimin yerine artık şeylerin değil insanların şeyleri yönetmesini amaç ediniyordu.

Ardoin Savaşları

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara

1004-1014 yılları arasında yapılmış Almanya-Lombardiya savaşları.

Almanya kralı II. Heinrich 1002'den beri İtalya Kralı ilan etmekte olan Arduin tarafından yönetilen Lombardiya'nın kontrolünü ele geçirmek istiyordu. Henry'nin kuvvetleri Kuzey İtalya'ya ilerledi. Ardoin'in birliklerini mağlup etti ve Pavia'yı işgal etti. Henry, Lombard kralı olarak taç giyerken, Pavia yerel halkı Henry kuvvetlerine saldırdı ve bu baskın nedeniyle şehir yerle bir oldu. Henry askerlerinin çoğunu kaybetti ve burayı terketmek zorunda kaldı. Bazı İtalyan soylularının desteklediği Lombard kralı Ardoin Henry'e destek veren (İşgal sırasında) piskoposları imha etti ve bu yüzden Henry tekrar saldırdı. Ardoin kendisini Roma'da Kutsal Roma İmparatoru ilan edince oraya gitti ve bölgeyi işgale başladı. Ardoin karşılık olarak Verceilli'yi, Novara ve Como'yı işgal etti. Ardından iki ordu karşı karşıya gelince Henry, Ardoin'i mağlup etti. Ardoin Turin yakınlarındaki Frutturia Manastırı'na çekildi ve bir yıl sonra orada öldü.[1]

Britanya Savaşı

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara
Britanya Savaşı sırasında Londra'nın doğu ucu üzerinde uçan bir Heinkel He 111, 7 Eylül 1940
Britanya Savaşı sırasında Londra'nın doğu ucu üzerinde uçan bir Heinkel He 111, 7 Eylül 1940

Britanya Savaşı (İngilizce: Battle of Britain) Alman Hava Kuvvetleri Luftwaffe'nin Kraliyet Hava Kuvetleri RAF'a karşı, Britanya için planlanmış bir çıkarma ve işgal harekatı için karşı hava üstünlüğü elde etmek amacıyla giriştiği hava savaşları dizisi. Hitler ve Wehrmacht, RAF etkisiz hale getirilmeden Britanya'ya amfibik bir saldırı yapmanın olanaksız olduğunu biliyorlardı. Britanya Savaşı'nın ikincil amaçları ise İngiliz uçak üretim tesislerini yok etmek, yer hedeflerine zarar vermek, politik önemi olan alanlara saldırmak ve İngiliz halkını korkutarak teslimiyet aramaktı.

 

İlgili Görüntüler [değiştir]

Alman Haftalık Haberlerinden

Estonya Bağımsızlık Savaşı

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara
Estonya Bağımsızlık Savaşı
Tarih 1918-1920
Bölge Kuzey Avrupa
Sonuç Barış sağlandı.
Taraflar
, Fin, Danimarka ve İskoç gönüllüler
Taraf değiştirmiş Ruslar
Birleşik Krallık İngiltere
SFSR Almanya Baltische Landeswehr
Güçler
74,500 (Estonya Ordusu), yaklaşık 4000 Fin gönüllü, Beyaz Rusyalılar, 200-400 İskoç ve Danimarkalı gönüllü 160.000+ 9500
Kayıplar
5,600 öldü
15,000 yaralandı
667 esir edildi
Bilinmiyor fakat fazla. Bilinmiyor

Rus kontrolünde bulunan Estonya, 28 Kasım 1917'de bağımsızlığını ilan etti ve Sovyetlere karşı ayaklandı. Bunun üzerine Sovyetler ülkeye ordu gönderdi. Sovyetlerin Estonya'yı ilhak etmemesi için Almanlar Estonya'yı desteklediler. Alman savunması altındaki Estonya, 24 Şubat 1918'de resmi olarak bağımsız oldu ve Brest-Litovsky Atnlaşmasına göre Almanya, Sovyetlerin Baltık devletlerinden [1] vazgeçmesini sağladı.

Ancak Almanya I. Dünya Savaşı'ndan mağlup ayrılınca Rusya anlaşmayı feshetti ve Sovyet güçleri, Estonya'yı tekrar işgal ettiler. Ruslar burada Estonya'lı milliyetçilerin büyük bir direnişiyle karşılaştılar, çünkü Estonyalılar Baltık denizindeki bir İngiliz Filosu tarafından kışkırtılıyorlardı. Ancak Ocak 1919'da bağımsızlık yanlıları ülkeden atıldılar.

Nikolai Yudenich önderliğinde daha sonra kurulan Bolşevik karşıtı ordu, Ekim 1919'da Petrograd'ı ele geçirmek için Rusya'ya doğru ilerlemeye başladı. Bu ilerleyiş oldukça cesurca bir hamleydi. Bunun üzerine Trotsky zor durumda karma bir ordu [2] kurdu ve Yudenich'e karşılık verdi. Zorlu çatışmalardan sonra Yudenich mağlup edildi fakat imzalanan Tartu Anlaşması ile geçici bir bağımsızlık kazandılar.

Notlar [değiştir]

  1. ^ Estonya, Litvanya ve Lituenya gibi
  2. ^ İşçiler ve eski askerlerden oluştuğu için ismi "karma"

Dış Bağlantılar [değiştir]

Finlandiya Bağımsızlık Savaşı, I. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da ortaya çıkan "Milliyetçi" ve "Sosyal" halk hareketlerinden biridir. Savaş Finlandiya'da 27 Haziran ila 15 Mayıs 1918 tarihleri arasında başlamış ve Finlandiya'lı sosyal demokratlar halk tarafından yönlendirilmiştir. Sosyalistler "Kızıllar" olarak, karşı taraftaki anti-sosyalistler ise "Beyaz" olarak adlandırılmış ve Kızıllar; SSCB, Beyazlar ise Almanya tarafından askeri, ekonomik ve motivasyon açısından desteklenmişlerdir.

Rusya İmparatorluğunun (Çarlık Rusyası) yenilmesi bölgede bir çözülme hareketini başlatmış ve Rusya'da 1917'de Finlandiya ile anlaşma sorunları çıkarmıştır. Sosyal Demokratlar (Sol), gelenekçiler (Sağ) ülkeyi bölmeyi düşünmeye başlamışlardır. .[3]

Mart 1917'ye kadar Finlandiya, orduya veya polis teşkilatına sahip değilken sol ve sağ, kendi güvenlik guruplarını kurmaya başladılar. Sağ Beyaz Muhafızlar ve sol Kızıl Muhafızlar adları altında iki ayrı güvenlik gurubu kurmuşlardır. Finlandiya'daki korku dolu atmosfer sonunda Beyaz Muhafızların Senato'da kendilerini ülkenin milli ordusu ilan etmeleriyle, iki kutup arasında savaş başlamasıyla doruğa çıkmıştır. Beyazlar zafer kazanmışlardır. 1917–18 iç savaş krizinden sonra Finlandiyalılar yönlerini Rusya'dan çok Almanya'ya çevirmişlerdir. Hatta senato, "Alman Krallığına Bağlı" mutlak monarşiyi dile getirmiştir. Fakat Almanya'nın I. Dünya Savaşı'ndan yenik ayrılması bu fikri tek başına "Bağımsız Demokratik Cumhuriyet" anlayışına çevirmiştir.[4]

Sivil savaş ardında çelişkili tartışmaları da kalıntı olarak bırakmıştır.[5] Tahminen 37,000 insan bu halk hareketi sonunda öldü, ayrıca ahlak dışı toplama kampları ve çatışmalar da toplumsal negatif etkiler uyandırdı. Bu olay Finlandiya ekonomisini sarstı ve yıllarca politik görüş ayrılıklarını körükledi. Sol ve sağ arasındaki gerginlik uzun süre devam etti.[6]

Konu başlıkları

[gizle]

Savaşın Arkaplanı [değiştir]

Savaşın ana sebepleri, I. Dünya Savaşı ve bu savaşın Rusya İmparatorluğunda başlattığı ve Eylül Devrimi'ne kadar giden yıkıcı etkileriydi. Finlandiya, Rusya'nın bir parçası olarak Rus-Alman savaşlarına mekan olmuş ve çatışmalardan çok etkilenmişti. İki imparatorluk ekonomik, askeri ve politik olarak Finlandiya'ya çok önem veriyorlardı. Erken bir kriz daha Rusya ile Federal Finlandiya arasında 1899 yılında olmuştu ve St. Petersburg'da tartışılmıştı. Finlandiya'nın bağımsızlık eğilimini farkeden "heterojen Rusya", "Finlandiya'nın Ruslaştırılması" başlığı altında, otonomsal bir programı başlatmıştı. Finliler bunu "Rusyanın ilk büyük baskısı" olarak adlandırmışlardı. Sonuç olarak bu program daha sonra olacakların ana hatlarını belirleme açısından önemliydi.[7]

Hiçbir politik hakka sahip olmayan Finli işçiler
Hiçbir politik hakka sahip olmayan Finli işçiler

Baskının ilk periodundan önce, Finlandiya büyük bir otonomluktan memnudu. Rusya'nın diğer bölgeleri ile karşılaştırılacak olursa, Finno-Rus ilişkileri daha sakin ve barışçıldı. Bu politika Finlilerin anti-emperyalist faaliyetlere başlamasına kadar devam etti. Daha sonra siyasi kutuplaşmalar oluşmaya başladı; en radikalleri, aktif hareket edenleri, Jäger önderliğinde Almanya'nın kışkırtmalarıyla çalışıyordu.[8]

Bu savaşın esas sebepleri aslında 17.yy İsveç kökenli "sınıf faklılıkları" idi. Bu antidemokratik sınıf farkları Finlileri ekonomik, sosyal veya politik anlamda iki guruba ayrılmaya yönlendirdi. Sol, 1899'dan sonra sadece Ruslaştırma politikasına değil, diğer tüm demokratik yapıya karşı aktivasyon gösteriyordu. Finlandiya'nın nüfusu 19.yy'da muazzam bir hızla artınca, endüstriyel bir işçi sınıfının ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelmişti. Sol, endüstri devrimi ve Ekonomik Özgürlük kavramlarının Finlandiya'ya sıçraması ve Çar'ın emperyalist ve otokratik yönetiminin olumsuz etkisiyle gittikçe güçlendi. Bu, daha sonra ortaya çıkacak endüstrileşmenin ve İngiltere gibi ülkelerin ekonomik yapısından öğrenilen tecrübelerin etkisini göstermesiyle, solun faaliyetleri, işçi sınıfının kendine güvenlerinin artması, insanların daha yüksek hayat standardı istemesi, sayesinde yükselişe geçti. Fakat sadece sol yükselmiyordu. Onunla birlite "Nasyonalizim" ve "liberalizm" farklı sebeplerle yükseliyordu. Fakat insanların hayat standartının yükselmesi, endüstrileşme, zengin ile fakir arasındaki uçurumu daha da artırdı.[9]

Finlandiyalı işçi hareketleri, 19. yy da "Evangelist Lutherci Kilise" tarafından desteklendi ve bunu takiben "Finlandiya Sosyal Demokratik Partisi" 1899'da kuruldu. Bu sosyalist hareket, Rusya'nın Japonya'ya yenilmesi (1905) sayesinde, ortaya çıkan siyasi iktidarsızlıktan etkilendi. Kargaşa parlementoyu da etkiledi. Sosyal Demokratlar %50 oy kaybettiler. Rus çarı iktidarı tekrar sağladı ve bölgedeki baskılarını artırdı. Bu parlemento'nun 1908-1917 arasında faaliyetlerini durdurmasına sebep oldu.[10]

Şubat Devrimi (1917) [değiştir]

Halk Rusya'nın parlementoyu engellemesini ve gıda desteğini kesmesini protesto ediyor.
Halk Rusya'nın parlementoyu engellemesini ve gıda desteğini kesmesini protesto ediyor.

Başka bir Ruslaştırma projesi, halkın verdiği isimle "ikinci Rus baskısı" 15 Mart 1917 tarihinde bitti. Çünkü Çar, Rusya'da ve tüm Rus otonomlarında iktidarını kaybetmişti. Rus İmparatorluğu'nun çöküşü ve Almanlar karşısında alınan mağlubiyet Rus halkında büyük bir savaş korkusu ortaya çıkmasına sebebiyet vermişti. İşte Eylül Devrimi'nin ana sebeplerinden biri buydu. Diğer sebep ise Avrupa'da başlayan "modernizasyon-endüstrileşme" hareketleriydi.[11]

Rus devrimi, Fin parlamentosunun iktidarını güçlendirdi. Rus toprağı iken otonom statüsüne yükseldiler (Mart 1917) ve modern anlamda bir parlemento kurdular. Sol ve sağ parlementoda yerlerini aldı. Sol yani sosyal demokratlar, devrimci sıfatını taşıyorlardı, sağ yani gelenekçiler ise daha radikal, liberalist tavırlarda bulunuyorlardı.

20. yüzyılın başlarında, Finlandiya halkı, eski rejim ile yeni devrimci sosyal demokratik modern bir rejim tercihi arasında gidip geliyorlardı. Bu periyodun yönü ve hedefi güçlü bir politik baskı ile askeri alana taşındı.[12] Sosyal Demokratlar, sağın halk üzerindeki güçlü etkisini azaltmaya çalışyırlardı ve bunu halkın "ekonomik gidişattan" memnun olmadığını belirterek, karamsar ifadelerle körüklüyordular.

Sosyal demokratlar bu sürecin devamında parlamentoda 1916 seçimlerinden sonra güçlü bir yer edindiler.[13] Yeni Finlandiya Senatosu sosyal demokratlar ve onların liderleri Oskari Tokoi tarafından şekillendi. Kabinesinde altı parti sosyal demokrat, altısı ise anti-sosyalistti. Teoride, yeni kabine geniş bir koalisyondan oluşuyordu; fakat pratikte, kabine üyeleri deneyimsiz yeni bürokratlardı ve bu yüzden hiçbir sosyal probleme çözüm olamamaları bir yana pek çok sosyal problem körüklendi; mitingler, protestolar, sokak çatışmaları bu olayları takip etti.[14]

I. Dünya Savaşı'nın global etkileri nedeniyle düzensiz ilerleyen ekonomi, 1915 ve 1916 arasında endüstriyel gelişmelere ihtiyaç duyulmasına neden oldu. Eylül devrimi ve onu takip eden büyük enflasyon üretimi sarstı, işsizlik oranlarını artırdı. Finlandiya el tezgahları ve büyük endüstrilerin iflaslarına sahne oldu. İşçiler düşük maaşlardan ve yüksek mesaiden şikayet ediyorlardı. Günde sekiz saat çalışıyorlar ve çok az maaş alıyorlardı. Üretimin düşmesi gıda stoklarında muazzam bir azalmaya sebep oldu ve Rusya'dan gelen gıda gittikçe azaldı; aynı ölçüde fiyat artışına şahit oldu. Zaten işsizliğin bu denli yüksek olması, enflasyon ve fiyat artışları, halkı çok sarstı. İnsanlar polikacıları kayıtsızlıkla suçluyorlar ve protestolar 1917 krizini körüklediler.[15]

Devrimci Ruslar servicemen 1917.
Devrimci Ruslar servicemen 1917.

Liderlik için Savaş [değiştir]

Sosyal Demokratlar ve muhaliflari arasındaki iktidar mücadelesinin Haziran 1917 deki senatoya taşınması sonunda Sosyal Demokratların senatodaki güçlerini artırmak için yeni planlar yapmasına sebep oldu. Sosyal demokratlar öncelik olarak Bolşeviklerin Finlandiya içindeki etkilerinden yararlanmak istediler. Sosyal Demokratların planı Vladimir Lenin ve Rus Bolşeviklerini desteklemekti.Bolşevikler Haziran 1917'de Çarlık Rejimine karşı komplo planı düzenliyorlardı. Bazı sağcı ve egemenlik için hevesli eylemciler, ve diğer-sosyalist olmayanlar, savaşı desteklediler, ama hem Finli geçici muhafazakarlar hem de Rus hükümet, onun, onların güç azaltacak olduğu için karşı çıktı. Lenin, "Temmuz Günleri" olayları esnasında engellendi, ve, Finlandiya'ya zorla kaçıldı. Rus geçici hükümeti, Finlandiya'ya askerler yolladı ve parlamento, muhafazakarların desteğiyle, yeni seçimler ilan etti.1917 Ekim'deki seçimlerde, emek hareketinin rolünün değiştirdiği çoğunluk kaybetti. .[16]

Şubat Devrimi ile Rusya'nın çöküşü, Finlandiya'da kurumsal otorite boşluğuna ve polis gücünün çözülmesine, bu sayede de korku ve belirsizlik ortamına sebep oldu. Tepki olarak sağ ve sol gruplar kendi güvenliklerini sağlamak amacıyla güvenlik kuvvetleri oluşturmaya başladılar. İlk başlarda bu gruplar yereldi ve çoğunluğu silahsızdı, ancak sonbahar 1917 itibarıyla parlamentonun çözülmesi ve stabil bir Fin hükümeti veya ordusunun olmaması sebebiyle gruplar daha askeri ve ulusal bir karakter kazanmaya başladılar[17] Sivil Muhafızlar (daha sonra Beyaz Muhafızlar) olarak adlandırılan oluşum, halkta etkisi olan yerel kişilerce, genellikle muhafazakar akademisyenler, endüstriciler ve büyük toprak sahipleri ve aktivistlerce kurulmuş bir organizasyondu. Buna karşılık İşçilerin Güvenlik Muhafızları (daha sonra Kızıl Muhafızlar) genellikle yerel partilerden ve işçi sendikalarından gelmeydi. Ülke içinde bu iki zıt silahlı kuvvetin bulunması çift kutuplu bir yapı yarattı. Fin toplumunda "çifte güç" veya "çoklu hakimiyet" olarak anılan bu durum, iç savaşın giriş bölümü olarak düşümülebilir.[18]

Ekim Devrimi (1917) [değiştir]

Lenin'in Bolşevik devrimi bilindiği gibi Rusya'da politik iktidarı sağın elinden sola kaydırmıştı. Alman liderlerin politikası, Ruslar'ın, barış için dava etmeye zorlayan Rusya'da rahatsızlık veya devrim olarak algılandı. Üstelik onlar, Lenin'in davranışı için 1917 Nisan'da Petrograd'a İsviçre'de sürgünden arkadaşlar ayarlamıştı, Almanlar, Bolşevik parti finanse etti, ve Lenin yanlıları, Rusya'da deyim yerindeyse silah oldu.[19]

Fin parlamentosunun dağılmasından sonra; ülkedeki Sosyal Demokratlar ve muhafazakârlar arasındaki kutuplaşma ve gerginlik, çarpıcı bir şekilde giderek tırmandı ve Finlandiya'da 1917 yılının Ocak ayında yapılan seçimler sonucunda tamamen muhafazakâr bir hükümet oluşturulmasından da vahim bir durum ortaya çıktı. 1 Kasım'da Sosyal Demokratlar, "İstiyoruz" adında, siyasi bir program sundu ve bu programın amacı, Sosyal Demokratların iç siyasette bazı haklara sahip olmasını sağlamaktı. Sosyal Demokratlar, ayrıca Finlandiya'nın Bolşeviklerden bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmesi konusunda 10 Kasım'da bir manifesto yayınlamayı ve bunu Sovyetler Birliği'ne aktarmayı düşündüler ama Petrograd'daki belirsiz durum nedeniyle bu plan ertelendi. Sosyal Demokratlar'ın katı "İstiyoruz" programı başarısız olunca; sosyalistler, 14-19 Kasım 1917 tarihleri arasında genel bir greve başladılar. At this moment, Lenin and the Bolsheviks, under threat in Petrograd, urged the Social Democrats to seize power in Finland, but the majority of the latter were moderate and preferred parliamentary methods, prompting Lenin to label them “reluctant revolutionaries”. When the general strike appeared to be successful, the “İşçilerin Devrimci Konseyi” voted by a narrow majority to seize power on 16 November at 5 a.m. The supreme revolutionary “Executive Committee”, however, was unable to recruit enough members to carry out the plan and had to call the proposed revolution off at 7 p.m. the same day. The incident, "the shortest revolution", effectively split the Social Democrats in two, a majority supporting parliamentary means and a minority demanding revolution. The repercussions of the event had a lasting effect on the future of the movement, with several powerful leaders staking positions within the party.[20]

Fin parlamentosu, influenced by the general strike, supported the Social Democratic proposals for an eight-hour working day and universal suffrage in local elections on 16 November 1917. During the strike, however, radical elements of the Workers' Security Guards executed several political opponents in the main cities of southern Finland, and the first armed clashes between Civil Guards and Workers' Guards broke out, with 34 reported casualties. The Finnish Civil War would probably have started at that point had there been enough weapons in the country to arm the two sides; instead, there began a race for weapons and a final escalation towards war.[21]

Fin egemenliği [değiştir]

Rusya'nın dağılması, Finlilere bağımsızlığı kazanması için tarihi bir fırsatı sundu, ama Ekim devriminden sonra, muhafazakarların ve sosyal demokratların bu konudaki pozisyonları tersine dönmüştü. Sağ, şimdi bağımsızlık için hevesliydi çünkü egemenlik, solu kontrol etmekte ve devrimci Rusya'nın etkisini en aza indirmekte onlara yardım edecekti. Sosyal demokratlar, 1917 baharından beri bağımsızlığı destekliyorlardı, ancak bunu kendi partileri için politik fayda sağlamak amacıyla kullanamazlardı ve ülkedeki sağın egemenliği konusunda ayarlama yapmak zorundaydılar.

The Bolshevik government's recognition of Finnish independence was the first concrete expression of Lenin's demand for the right of nations to self-determination.
The Bolshevik government's recognition of Finnish independence was the first concrete expression of Lenin's demand for the right of nations to self-determination.

Pehr Evind Svinhufvud'un liderliğindeki Senato, 6 Aralık 1917 'de parlamento tarafından benimsenen, Finlandiya bağımsızlık deklarasyonunu teklif etti[22]. Sosyal Demokratların Svinhufvud'un teklifine karşı oy vermelerine rağmen, hemen hemen hiçbir farkı içermeyen alternatif bir bağımsızlık deklarasyonu sunma kararı aldılar. Sosyalistler, gelecekte politik bir çoğunluk kazanmayı umuyorlardı ve (Ekimdeki seçimlerde olduğu gibi) aşırı milliyetçiler arasındaki desteğini kaybetmekten korkmuşlardı. Finlandiya'nın bağımsızlığını onaylaması için Lenin'e ricada bulunmak üzere iki delegasyonu Aralık 1917'de Petrograd'a gönderdiler. Her iki siyasi grup da ona liderlik etmek konusundaki kuvvetli anlaşmazlıklara rağmen, Fin egemenliği ihtiyacı konusunda hemfikirdiler.[23]

Finlandiya gibi küçük bir ülke için egemenliğin sağlanması beklenen bir sonuç değildi bunun için Rusya ve Avrupa'nın büyük güçleri tarafından tanınması gerekliydi. Bağımsızlık deklarasyonundan üç hafta sonra, Svinhufvud'un kabinesi, Rusya'nın egemenliği tanıması için, Lenin'le görüşülülmesi gerektiği sonucunu çıkardı. Aralık 1917'de, Bolşevikler, Brest-Litovsk'ta Almanya'yla olan barış görüşmelerinde baskı altına girmişlerdi. Rus Bolşevizmi, moralini bozuk olan ordusuyla ve Ekim devriminin kaderi hakkında olan kuşkularla derin bir krizdeydi. Lenin, Bolşevikler'in muhtemelen, Rusya'nın merkez bölümünü tutabileceğini hesap etmişti, ama fazla önemi olmayan kuzey-batı köşedeki Finlandiya da dahil çevredeki bazı bölgeleri bırakmak zorunda olacaklardı . Sonuç olarak 31 Aralık 1917 'de, Svinhufvud ve onun senato delegasyonu, egemenlik konusunda Lenin'in ödününü kazandılar.[24]

Savaş [değiştir]

White Guard in Nummi. White Guards were mobilized on 28.01., at 3 a.m. and the Red Guards on 27.01.1918, at 11 p.m.
White Guard in Nummi. White Guards were mobilized on 28.01., at 3 a.m. and the Red Guards on 27.01.1918, at 11 p.m.

Gerginliğin artışı ve savaşın patlak vermesi [değiştir]

1917 olaylarının öneminin sonradan anlaşılması; Şubat Devrimi ile başlayan anlaşmazlığın kızışması sonucu oluşan Bağımsızlık Savaşı'nın habercisi olarak görülmekteydi. Ancak muhalif politik gruplar 1917'de kendi yeni düzenlerini yaratmaya ve toplumsal çöküşe mani olmaya yönelik birkaç başarısız girişimde bulundular.[25] Kasımdaki genel darbe olayları Finlandiya'da şüphe ve güvensizliğe neden oldu ve sonunda uzak bir uzlaşma ihtimaline kilitlenildi. Muhafazakarlar ve sağ görüşlü eylemciler radikal işçi gruplarının darbe süresince etkin olmalarını mal güvenliklerine tehdit olarak gördüler, böylelikle ordu dahil tüm servetlerini kullanmanın kendilerini savunmak için gerekli olduğuna karar verdiler. Aynı zamanlarda, devrimci işçiler ve sol kanat sosyalistler işçi hareketinin muvaffakiyetine olanak veren kuvvetten daha büyük ölçüde bir kuvvetle eski rejimi ortadan kaldırmak konusunda düşünüyorlardı. Duruştaki bu katılaşma 1917'nin sonlarında ve zamanla tarihin genelinde, tüfekliler idareyi üzerlerine almaya adım atarken; ılımlı, barışçıl kimseleri, başka bir tarafta durmak zorunda bıraktı.[26]

Olayları savaşa götüren son gerginlik 1918'in Ocak ayının ilk günlerinde başladı. Helsinki, Kotka ve Turku'daki en radikal İşçi Güvenlik Muhafızları adlarını Kızıl Muhafızlar olarak değiştirdiler ve buralarda barış ve savaş arasında tereddütte olan Sosyal Demokrat liderlerini devrimi desteklemeye ikna ettiler. Aynı ayın sonunda Aralık'ta atanmış eski bir Rus ordusu subayı olan Ali Aaltonen komutasındaki İşçi Muhafızları resmen Kızıl Muhafızlar olarak anılmaktaydı. Aynı zamanlarda Svinhufvud Senatosu ve Parlamentosu 12 Ocak 1918'de İşçi Güvenlik Muhafızları'nın Beyaz Muhafızlar'ı yasallaştırmaya yönelik bir basamak olarak gördüğü, teşvik edici, güçlü bir polis hakimiyeti yaratmaya karar verdi. Senato Beyaz Muhafızlar'ı Beyaz Fin Ordusu olarak adlandırdığında Kızıl Muhafızlar bu unvanı tanımayı reddettiler. 15 Ocak'ta, Aaltonen gibi eski bir Rus ordusu subayı olan Carl Gustaf Emil Mannerheim, Beyaz Muhafızlar'ın en yüksek rütbeli kumandanı olarak atanmıştı. Aaltonen karargahlarını Helsinki'de kurarken, o da karargahlarını Vaasa'ya yerleştirmişti.[27]

Finlandiya Bağımsızlık Savaşı'nın resmi başlangıç tarihi tartışma konusudur. İlk ciddi muharebeler Viipuri kasabasını kontrol altına almak ve silah yarışını kazanmak için 17-20 Ocak tarihlerinde Finlandiya'nın güneydoğu köşesinde yer alan Karelia'da yaşandı. The White Order to engage was issued on 25 January; the Red Order of Revolution was issued on 26 January. Ertesi gün, Beyaz Muhafızlar, Lenin'in Kızıllara söz verdiği, Rusya'dan gönderilen, silahların büyük kısmını taşıyan trenlere saldırdılar. Resmi çarpışmalar 27 Ocak'ta akşam geç saatlerde başladı, bunu Rus garnizonlarının 28 Ocak'ın ilk saatlerinde Ostrobothnia'da silahsızlanması takip etti. Savaşın, sembolik olarak, başlama tarihi, Kızıllardan bir grubun Helsinki İşçileri Binası'nın kulesine tırmanıp kırmızı bir feneri yakarak, Finlandiya tarihinin ikinci büyük isyanının başlangıcını işaret etmesi olarak nitelendirilebilir.[28]

Savaşa çağrılma [değiştir]

Initial frontlines and offensives of the Civil War at the beginning of February (area controlled by the Reds in red, and by the Whites in blue)
Initial frontlines and offensives of the Civil War at the beginning of February (area controlled by the Reds in red, and by the Whites in blue)

Savaşın başlarında, öncü kuvvetler güney Finlandiyayı batıdan doğuya katederek ülkeyi Beyaz Finlandiya ve Kırmızı Finlandiya olarak ikiye böldüler. Kızıl muhafızlar kuzeyi kontrol altına aldılar, Kuzey, neredeyse tüm endüstriyel ve tarımsal kaynakları kapsıyordu. Beyaz Muhafızlar ise kalan toprakları kontrol altına aldılar fakat onların bölgelerinde küçük tarımsal araziler ve sosyal yapılaşmalar vardı. Karşıt güçlerin yerleşim birimleri sınırın her iki tarafında da mevcuttu: Beyaz alanda endüstriyel kasabalar olan Varkaus, Kuopio, Oulu, Raahe, Kemi ve Tornio; kırmızı alanda ise Porvoo, Kirkkonummi ve Uusikaupunki bulunuyordu . 1918 şubatında bu kalelerin ele geçirilmesi her iki kuvvet içinde öncelikli hedefti.

Kızıllar daha sonra Finlandiya Sosyalist İşçi Cumhuriyeti adını aldılar (Helsinki'nin önderliğinde). Kullervo Manner başkandı ve diğer üyeler Otto Ville Kuusinen ve Yrjö Sirola'ydı.[29] Bolşevik Rusya Kızıl Finlandiya'yı desteklediğini deklare etti, ancak Kızılların demokratik sosyalizm görüşü, Lenin'in proleterya diktatörlüğüne benzemiyordu,[30]aslında Lenin ve arkadaşları Finlandiya'yı ilhak etmek istiyorlardı. Sosyal Demokratların çoğu bağımsız kalmak niyetindeydiler;[31] during the war, however, the Red Guards dominated the politics of Red Finland with their weapons, and the most radical Guards and the Finnish Bolsheviks, though few in number, obviously favoured annexation of Finland back to Russia.[32] The Finnish senate (the Vaasa Senate) relocated to the west-coast city of Vaasa, which acted as the capital of White Finland from 29 January to 3 May, and looked to Germany for military and political aid. Mannerheim agreed on the need for German weapons but opposed any intervention by German troops in Finland. The conservatives planned a monarchist political system, with a lesser role for Parliament. A section of the conservatives had always been against democracy; others had approved parliamentarianism at first but after the crisis of 1917 and the outbreak of war had concluded that empowering the common people would not work. Moderate non-socialists opposed any restriction of parliamentarianism and initially resisted German military help, but prolonged warfare changed their stance.[33] The Finnish Civil War was fought along the railways, the vital means of transporting troops and supplies.[34] The Red Guards' first objective was to cut the Whites' east-west rail connection, which they attempted north-east of Tampere, at the Battle of Vilppula. They also unsuccessfully tried to eliminate the Whites' bridgehead south of the River Vuoksi at Antrea on the Karelian Isthmus, a threat to their rail connection with Russia.

The main offensives to the end of March. Whites besiege Tampere and encircle attacking Soviet Russian and Red forces at Rautu, on Karelian Isthmus.
The main offensives to the end of March. Whites besiege Tampere and encircle attacking Soviet Russian and Red forces at Rautu, on Karelian Isthmus.

Askerlerin sayısı her bir tarafta, 50,000'den 90,000'e kadar değişiyordu. Kızıl Muhafızlar, çoğunlukla gönüllülerden oluşurken, beyaz ordunun sadece 11000-15000 kadarı gönüllülerden oluşuyordu ordunun geri kalanları askere alınmış kişilerdi. Gönüllü olmanın temel sebepleri ekonomik faktörlere (maaş, yiyecek), idealizme ve mahalle baskısına dayanıyordu. Kızıl Muhafızlarda ayrıca güney Finlandiya'daki endüstri merkezlerinden toplanmış ve çoğu genç kızlardan oluşan 2000 kadın asker de vardı. Her iki ordu da yaşları 15, 17 arasında değişen çocuk askerler kullanıyorlardı bunun en ünlü örneği daha sonra uzun bir dönem Finlandiya devlet başkanlığını yapacak olan Urho Kekkonen'dir. Kızıl Muhafızların çoğunluğunu şehirli ve tarımsal işçiler oluşturuyordu, oysa ki Beyaz Ordunun belkemiği arazi sahibi çiftçiler ve iyi eğitim görmüş insanlardan oluşmuştu.[35]

The German intervention (grey) and final offensives of the War
The German intervention (grey) and final offensives of the War

Kızıl Muhafızlar ve Rus Ordusu [değiştir]

Kızıl Muhafızlar, 28 Ocak'ın ilk saatlerinde, Fin başkenti Helsinki'nin kontrolünü ele geçirerek savaştaki ilk insiyatifi elde ettiler ve Mart'ın ortasına kadar devam edecek olan atak safhasında avantaj kazandılar. However, a chronic shortage of skilled leaders, both at command level and in the field, left them unable to capitalize on their initial momentum, and most of the offensives finally came to nothing. The troops of the Red Guards were not professional soldiers but armed civilians, whose military training and discipline were mostly inadequate to resist the counter-attack of the White Army when it came, still less the onslaught of the German forces who arrived later. Consequently, Ali Aaltonen found himself rapidly replaced in command by Eero Haapalainen, who in turn was replaced by the triumvirate of Eino Rahja, Adolf Taimi and Evert Eloranta. Kızıl muhafızların on kumandanı, Rusya'ya doğru son geri çekilmeye önderlik eden, Kullervo Manner'di. Finli Kızıl Muhafızların tek zaferleri, 28–29 Nisan 1918'de Hauho ve Tuulos, Syrjäntaka'da güney Finlandiya'dan Rusya'ya doğru çekilmeleri esnasında Alman birliklerine karşı girdikleri ağır muharebelerdi; Ancak bu çatışmalar sadece yerel bir öneme sahiplerdi.[36]

Red officers on their horses
Red officers on their horses

Although some 60,000 to 80,000 Russian soldiers of the former Tsar's army remained stationed in Finland at the start of the Civil War, the Russian contribution to the Red Guards' cause was to prove negligible. When the conflict began, Lenin tried to commit the Russian army on behalf of Red Finland, but the Russian troops were demoralized and war-weary after years of constant, traumatic defeat against Germany. As a result, only 7,000 to 10,000 Russian soldiers participated in the Finnish Civil War, of which no more than 4,000, in separate small units, could be persuaded to fight in the front line. Despite the involvement of a few skilled Russian army officers such as Mikhail Svechnikov, who led the battles in western Finland throughout February 1918, it seems reasonable to assume that the Russian army had no significant influence on the course of the war.[37] The number of Russian soldiers active in the Civil War declined markedly once Germany attacked Russia on 18 February 1918, and delivered its terminal blow to the Russian army. The Treaty of Brest-Litovsk, signed between Russia and Germany on 3 March, effectively restricted the Bolsheviks' ability to support the Finnish Red Guards with anything more than weapons and supplies.[38] The Russians did remain active on the south-eastern front, however, defending the approaches to Petrograd.

Beyaz Muhafızlar ve Alman Ordusu [değiştir]

Beyaz Ordu'daki sıradan askerlerin askeri kalitesi, birçoğuna sağlanan kısa ve yetersiz eğitim dolayısıyla Kızıl Ordu'dakilerin kalitesinden biraz farklıydı.[39] Fakat Beyaz Ordu'nun Kızıl Muhafızlar'an iki önemli üstünlüğü vardı: General Mannerheim'in ve ekibinin - ki bu ekibe 84 İsveçli gönüllü subay ve Tsar'ın ordusunun Finli eski subayları da dahildir - profesyonel yönetimi ve yaklaşık 1300 kişilik, Almanya'da eğitilmiş ve Doğu Cephesi' nde savaş deneyimi kazanmış, elit Finli Jäger askerleri.

Tampere Savaşı [değiştir]

Tampere savaşında yanmış bedenler
Tampere savaşında yanmış bedenler

Mannerheim'ın stratejisi ilk olarak Finlandiya'nın güney batısındaki en önemli endüstriyel kasabası olan Tampere'ye saldırmaktı. Saldırıyı Tampere'nin 65 kilometre kuzeydoğusundaki Längelmäki'den başlattı. Aynı anlarda Beyaz Ordu Tampere'nin kuzey ve kuzeybatısından Vilppula–Kuru–Kyröskoski–Suodenniemi hattından yaklaşmaktaydı. The Red Guards collapsed under the weight of the assault, and some of its detachments retreated in panic. The White Army cut off the Red Guards' retreat south of Tampere in Lempäälä and lay siege to Tampere on 24 March, entering the town four days later. Then began the Battle of Tampere, Finland's first urban battle, fought from house-to-house as the Red Guards retreated; it was the bloodiest action of the war and lasted until 6 April.[40] The fighting in Tampere was pure civil war, Finn against Finn, "brother rising against brother", since most of the Russian army had retreated to Russia in March and the German troops had yet to arrive in Finland. The White Army lost 500–1,000 men, and the Red Guards lost 1,000–2,000, with a further 11,000 imprisoned.[41] The battle was the decisive action of the war and the largest military engagement in Scandinavian history to that point.[42]

Tempere yenilgisinden sonra, Kızıl Muhafızlar doğu yönünde geri çekildi. Beyaz Ordu 29 Nisan'da Karelia'nın başkenti Viipuri'yi alıp askeri merkezlerini oraya taşıdılar. Kızıl Muhafızlar'ın güneybatı Finlandiya'daki son kaleleri 5 Mayıs'ta düştü.[43]

Alman Baltık denizi bölümü [değiştir]

Alman Maschinengewehr 08-Makinelisi Helsinki'de konumlanmış
Alman Maschinengewehr 08-Makinelisi Helsinki'de konumlanmış

Alman İmparatorluğu, nihayet Mart 1918' de, Beyaz Ordunun yanında, Finlandiya Bağımsızlık Savaşına müdahil oldu. Aktivistler, 1917 sonbaharından beri, Finlandiya'yı Rus hegamonyasından kurtarıp özgürleştirmek için, Almanlardan yardım bulmaya çalışıyorlardı, ancak Almanlar, Rusya'yla 22 Aralık'ta Brest Litovsk'ta başlayan, ateşkesi ve barış görüşmelerini etkilemeyi istemiyorlardı. Trotsky'nin, Bolşeviklerin zayıf konumuna rağmen, Almanya'da devrimin başlayacağı ve her şeyin değişeceği umuduyla 10 Şubat'ta görüşmeleri durdurması ile Almanların tutumu, radikal bir şekilde, değişti. Alman hükümeti çabucak, Rusya'ya bir ders verme kararı aldı ve saldırı için bahane olarak da Rusya'nın batısındaki küçük devletleri yardım talebinde bulunmaları için davet etti. 14 Şubat'ta, Berlin'de Vaasa Senatosunun temsilcileri beklenildiği gibi, yardım talebinde bulundu.[44]Bunun üzerine Almanlar, 18 Şubat'ta Rusya'ya saldırdı.

On March 5 a German Naval squadron landed on the Åland Islands in the southwestern archipelago of Finland, where a Swedish military expedition had been protecting Swedish interests and the Swedish-speaking population since mid-February.[45] On 3 April 1918, the 10,000-strong Baltic Sea Division led by Rüdiger von der Goltz struck west of Helsinki at Hanko, and on 7 April, the 3,000-strong Detachment Brandenstein overran the town of Loviisa on the south-eastern coast. The main German formations then advanced rapidly eastwards from Hanko and took Helsinki on 13 April. At the same time, two German battleships and smaller vessels entered the city harbour and bombarded the Red positions, which included the present-day Presidential Palace. The Brandenstein Brigade attacked the town of Lahti on 19 April, cutting the connection between the western and eastern Red Guards. The main German detachment advanced northwards from Helsinki and took Hyvinkää and Riihimäki on April 21–22, followed by Hämeenlinna on 26 April. The efficient performance of the German top detachments in the civil war contrasted strikingly with that of the demoralized Russian troops.[46]

Finlandiya Sosyalist İşçi Partisi, 8 Nisan'da Helsinki'den ve 25 Nisan'da Viipuri'den Petrograd'a kaçtılar. 14–15 Mayıs'ta küçük bir Rus kıtası Karelian Isthmus üssündeki kıyı topçu birliğinden geri çekildiğinde Finlandiya İç Savaşı sona erdi. Beyaz Finlandiya, 16 Mayıs 1918'de Helsinki'de zaferlerini kutladılar.[47]

Beyaz ve Kırmızı Terör [değiştir]

Beyaz idam mangası Länkipohja'da Kızıl askerleri idam ediyor.
Beyaz idam mangası Länkipohja'da Kızıl askerleri idam ediyor.

Bağımsızlık savaşı esnasında, Beyaz ve Kızıl Orduların her ikisi de terör suçunu işlemişlerdir. İlk değerlendirmelere göre, her iki taraf da kesin bir şekilde "çarpışma kuralları" konusunda anlaşmışlardı, fakat kural ihlalleri başlangıçta meydana geldi. İhlallerin başlıcaları Kızıl Muhafızlar 17 askeri 31 Ocak'ta, Suinula'da idam ettiğinde ve Beyaz Ordu 200 askeri 21 Şubat'ta Varkaus'ta idam ettiğinde meydana geldi. Bu olaylardan sonra her iki taraf da terörizme ve soykırıma eğilimi kızıştıracak olan yerel düzeyde intikam idamlarına başladılar.[48]

Son araştırmalar, her nasılsa, terörün bu savaşın hesaplanabilir bir parçası olduğunu gösteriyor. Her iki tarafın da en yüksek kurmayları bu hareketleri planladılar ve alt seviyedekilere emirler verdiler. Kırmızı terörün en az üçte biri ve muhtemelen Beyaz terörün büyük bir çoğunluğu merkezi olarak yönetiliyordu. Beyaz Finlandiya ve Kızıl Finlandiya hükümetleri resmi olarak teröre karşı çıkmışlardı ancak bu tür işlemsel kararlar askeri düzeyde alınıyordu.[49]

Both armies deployed “flying detachments” of cavalry, usually consisting of 10 to 80 troops aged 15 to 20, under the absolute authority of an experienced adult leader. These units, which specialized in search-and-destroy operations behind the front lines and during and after battles, have been described as death squads.[50]

Toplam olarak, 1,400–1,650 Beyaz, Kızıl terörde ve 7,000–10,000 Kızıl, Beyaz terörde idam edildi. Finlandiya Bağımsızlık Savaşı'nda çarpışma kurallarının bozulması, diğer birçok bağımsızlık savaşında gözlemlenenlere uyuyordu.[51]

Savaştan Sonra [değiştir]

Kayıplar
Cause of death Kızıllar Beyazlar Diğerleri Toplam
Çatışmada ölmüş 5,199 3,414 790 9,403
Öldürülmüş 7,370 1,424 926 9,720
Toplama kampında ölmüş 11,652 4 1,790 13,446
Kamptan ayrıldıktan sonra ölmüş 607 - 6 613
Kayıp 1,767 46 380 2,193
Diğer sebepler 443 291 531 1,265
Toplam 27,038 5,179 4,423 36,640
Kaynak: National Archive
Suomenlinna toplama kampı, Helsinki. 11.000'den fazla insan bu kampta açlıktan, hastalıktan veya saldırılardan öldü.
Suomenlinna toplama kampı, Helsinki. 11.000'den fazla insan bu kampta açlıktan, hastalıktan veya saldırılardan öldü.

Acı Miras [değiştir]

Bu savaş Finlandiya halkı için tam bir yıkım olmuştur. Neredeyse 37,000 insan öldü, 5,900 kişi (%16)14 ve 20 yaşları arasındaydı. Savaşın en dikkate değer özelliklerinden biri de kayıplsrın sadece 10000 kadarının savaş alanında meydana gelmiş olmasıdır; Ölümlerin çoğu terör yüzünden ve hapisanelerdeki korkunç şartlardan dolayı meydana gelmişti. Ayrıca savaş 20000 kadar çocuğu yetim bıraktı. Kızıl Finlandiya destekçilerinin büyük çoğunluğu savaşın sonunda ve onu takip eden periyotta Rusya'ya kaçtı.[52]

The war created a legacy of bitterness, fear, hatred, and desire for revenge, and deepened the divisions within Finnish society. The conservatives and liberals disagreed strongly on the best system of government for Finland to adopt: the former demanded monarchy and restricted parliamentarianism; the latter demanded a Finnish republic with full-scale democracy and social reforms. A new conservative Senate, with a monarchist majority, was formed by J.K. Paasikivi. All but one of the representatives of the Social Democrats were excluded from the parliament due to being imprisoned. A major consequence of the 1918 conflict was the breakup of the Finnish worker movement into three parts: moderate Social Democrats, left-wing socialists in Finland, and communists acting in Soviet Russia with the support of the Bolsheviks.[53]

In foreign policy, White Finland looked to Germany and its military might for support, and at the end of May the Senate asked the Germans to remain in the country. The agreements signed with Germany on 7 March 1918 in return for military support had bound Finland politically, economically, and militarily to the German Empire. The Germans proposed a further military pact in summer 1918 as a part of their plan to secure raw materials for German industry from eastern Europe and tighten their control over Russia. General Mannerheim resigned his post on 25 May after disagreements with the Senate about German hegemony over the country and about his planned attack on Petrograd to repulse the Bolsheviks, which the Germans opposed under the peace treaty signed with Lenin at Brest-Litovsk. On 9 October, under pressure from Germany, the monarchist Senate and the rump parliament chose a German prince, Friedrich Karl, brother-in-law of German Emperor William II, to be the King of Finland—and Finland approached the status of a monarchistic state. All these measures diminished Finnish sovereignty. The Finns, both right and left, had achieved independence on 6 December 1917 without a gunshot but then compromised that independence by allowing the Germans to enter the country without difficulty during the civil war.[54]

The economic condition of the country had deteriorated so drastically that recovery to pre-conflict levels was not achieved until 1925. The most acute crisis was in the food supply, already deficient in 1917, though starvation had at that time been avoided in southern Finland. The Civil War, according to the leaders of Red Finland and White Finland, would solve all past problems; instead it led to starvation in southern Finland too. Late in 1918, Finnish politician Rudolf Holsti appealed for relief to Herbert Hoover, the chairman of the Commission for Relief in Belgium: Hoover arranged for food shipments and persuaded the Allies to relax their blockade of the Baltic Sea (which had obstructed food supplies to Finland) to allow the food in.[55]

Toplama Kampları [değiştir]

Beyaz Ordu ve Alman kuvvetleri, savaşın bitmesiyle birlikte 5 Mayıs 1918 günü yaklaşık 80,000 Kızıl tutukluyu esir aldı. Once the White terror subsided, a few thousand were set free, leaving 74,000 prisoners. The largest prison camps were Suomenlinna, an island facing Helsinki, Hämeenlinna, Lahti, Viipuri, Ekenäs, Riihimäki and Tampere. The Finnish Senate made the decision to keep these prisoners detained until each person's guilt could be examined. A Tribunal of High Treason was set up in May to try the prisoners. Over 60,000 Reds were sentenced to prison and 555 to death; of the latter half were executed.[56] Combined with the severe food shortage, the mass imprisonment led to high mortality rates in the camps, and the catastrophe was compounded by a mentality of punishment, anger and indifference on the part of the victors. The condition of the prisoners weakened rapidly during May, after food supplies had been disrupted during the Red Guards' retreat in April. The prisoners were also abandoned by their own leaders, who had fled to Russia. As a consequence, 2,900 starved to death or died in June as a result of diseases caused by malnutrition and Spanish flu, 5,000 in July, 2,200 in August, and 1,000 in September. The mortality rate was highest in the Tammisaari camp at 34%, while in the others the rate varied between 5% and 20%. In total, between 11,000 and 13,500 of the prisoners perished. The dead were buried in mass graves near the camps. [57] The majority of the prisoners were paroled or pardoned during 1918; there were 6,100 Red prisoners left at the end of the year.[58] In 1921, only a hundred prisoners remained in the camps. At the same time, 40,000 red prisoners were given back their civil rights. In 1927, the last 50 remaining prisoners were pardoned by the social democratic government of Väinö Tanner. In 1973, the Finnish government paid reparations to 11,600 persons imprisoned in the camps after the civil war.[59]

Uzlaşma [değiştir]

Just as the fate of the Finns was decided outside Finland in Petrograd on 15 March 1917, so it was decided outside Finland again on 11 November 1918, this time in Berlin, as Germany accepted defeat in World War I. The grand plans of the German Empire had finally come to nothing, and revolution had spread among the German people due to lack of food, war-weariness, and defeat in the battles on the Western Front. German troops left Helsinki on 16 December, and Prince Friedrich Karl, who had not yet been crowned officially, left his post on 20 December. Finland's status altered from a monarchistic protectorate of the German Empire to an independent democratic republic on the model of the western democracies. The first local elections based on universal suffrage in the history of Finland were held during 17–28 December 1918, and the first parliamentary election after the Civil War on 3 March 1919. The United States and the United Kingdom recognised Finnish sovereignty on 6–7 May 1919.[60]

After the Civil War, in 1919 a moderate Social Democrat, Väinö Voionmaa, wrote: "Those who still trust in the future of this nation must have an exceptionally strong faith. This young independent country has lost almost everything due to the war...." At the same time, a liberal non-socialist, the eventual first president of Finland, K.J. Ståhlberg, elected 25 July 1919, wrote: "It is urgent to get the life and development in this country back on the path that we had already reached in 1906 and which the turmoil of war turned us away from". He was supported in that aim by Santeri Alkio, leader of the Agrarian Union and by moderate Finnish conservatives, such as Lauri Ingman.[61]

Together with other moderate politicians of the right and the left, the new partnership constructed a Finnish compromise which eventually delivered a stable and broad parliamentary democracy. This compromise was based both on the defeat of Red Finland in the Civil War and the fact that most of the political goals of White Finland had not been achieved. After the foreign forces left Finland, the Finns realised they had to get along with each other and that none of the main groups could be rejected completely from society. The reconciliation led to a slow and painful, but steady, national unification. The compromise has turned out to be surprisingly strong and appears permanent. From 1919 to 1991, Finnish democracy and sovereignty withstood challenges from both right-wing and left-wing radicalism, the crisis of World War II, and pressure from the Soviet Union during the Cold War.[62]

Kültürel alanda Sivil Savaş [değiştir]

Finlandiya'da savaşı konu edinen ve genel anlamda beğeni kazanan ilk kitap, Nobel edebiyat ödüllü yazar Frans Emil Sillanpää tarafından 1919'da yazılmış Hurskas kurjuus (Türkçesi, Dindarca Sefalet)'tir. 1959 ve 1962 arasında, Väinö Linna, üçlemesi Täällä Pohjantähden alla (Kuzey Yıldızı'nın altında)'da, İç Savaş'ı ve İkinci Dünya Savaşı'nı sıradan insanın bakış açısından tasvir etmiştir. Şiirde, Tampere Çatışması'nın korkunçluğunu daha dokuz yaşında görmüş olan Viljo Kajava, 1960'larda çıkmış kitabı Tampere 1918 Şiirleri kitabında iç savaşa pasifist bir bakış açısını sunmuştur.
Finlandiya Bağımsızlık Savaşı
Tarih 1918
Bölge Finlandiya
Sonuç Finlandiya Zaferi, Ruslar bölgeyi terk ettiler.
Taraflar
Beyaz Muhafızlar,
Almanya Alman İmparatorluğu
Kızıl Muhafızlar
Rusya SFSC
Güçler
80,000–90,000 Finli,
550 İsveçli gönüllü,
13,000 Alman[1]
80,000–90,000 Finli,
4,000–10,000 Rus[1]
Kayıplar
3,414 öldürüldü,
1,400–1,650 yaralandı,
46 kayıp,
4 toplama kampında öldü[2]
5,199 öldürüldü,
7,000–10,000 yaralandı,
2,000 kayıp,
11,000–13,500 toplama kampında öldü[2]

Bilim ve teknoloji  
 
Kullanıcı adı:
Şifre:
 
 
 

sitene ekle

Lütfen buraya tıkla (süpriz var)!







http://www.site

>


More Cool Stuff At POQbum.com

Fare ilecini takip eden gözler
sablon ProfileWizard.net - Free Myspace Stuff
Myspace Layouts
 
iletişim  
 


htmlkodlar.net

 
 
 

>
 
 
 

Google


Yukarı çık
 

Myspace Layouts

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol